15 Şubat 2015 Pazar

Ben de anlatıyorum...



Yine tatsız geçen bir haftasonu ,yine acılı bir pazartesi...
Yüzler gülmüyor,içlerde birikmiş acılar ,üzüntüler,gelecek kaygısının had safhada olduğu günler...
Özgecan'ın yaşadıklarını düşünmekten kendimi alamıyorum,o an hissettiği acılar,korkular,...
Hepimizin başına gelmesi muhtemel böyle bir olayı tüm gerçekliğiyle duymak ,yaşamak daha da korkutuyor bizleri...Taksiye bindiğimde ,farklı yola girse hissettiklerim,kalbimin hızla atması ,elimin telefona gitmesi,hazırda bekleme,kafamda kurtuluş senaryoları ,kendimi en kötü ihtimalle arabadan aşağı atarım düşünceleri...
Sabah karanlığında ya da akşam iş dönüşü karanlık sokağa girmek zorunda kalınca sağı solu kontrol etmeler,tüm sesleri dinlemeler,yine güp güp kalp atışı...
Evde yalnızken kapıyı eşten başkasına açmama...
Gündüz vakti minibüs ya da servis beklerken ,eğer durakta senden başkası yoksa ve içi dolu bir araba sana doğru yaklaşıyorsa ,yine aynı korkular,kalbinin deli gibi çarpması...İçinden çıkan adam sana adres soruyorsa,bilmiyorum diyerek oradan uzaklaşma...
Metrobüste,minibüste köşe bucak sırtını dayayıp kendini aklınca güvene alma hissi...Eğer oturuyorsan yanına bir erkeğin gelmemesi için ,eğer geldiyse bacaklarını açarak seni taciz etmemesi için dua etme...
Küçük yaşlarda başlayan fakat o yaşlarda ne olduğunu tam anlamayarak ,adını koyamadığın fakat yanlış olduğunu hissettiğin tacizler...
Şimdi düşününce her birinin ne kadar fazla olduğunu ve neden bunları hiç büyüklere anlatmadığımı ,bunun da altında yine toplum baskısı olduğunu görebiliyorum,çünkü söylersen neden hep senin başına geliyor,demek ki sende birşey var diyerek suçlanacağını bilmek yatıyor herhalde...
Küçücük bir çocuksun ve annenin elini tutmuş yolda yürüyorsun,yanından geçen bir adam gelip seni elle taciz ediyor ve o anda şaşırıp kalıyorsun ,annene bile söyleyemiyorsun , sanki sen suçluymuşsun gibi...Bu nasıl bir kafadır nasıl bir baskıdır anlayamıyorum,büyüyünce de bazı şeylerin nedenlerini sorguluyoruz,nedenleri aslında o kadar belli ki ...

Yine 11 yaşında sabah bakkala ekmek almaya gidip eve dönerken apartman kapısında 20 yaşlarında bir genç ,komşumuzu adıyla sorarak evinin nerede olduğunu soruyor ,ben o kadar saf bir şekilde yardım edeceğim sevinciyle apartmanın kapısını açıyorum ve gösteriyorum burada 2 katta..Merdivenleri çıkmaya başlıyoruz ,ben önde o arkada...Bir anda arkadan iki el beni yakalamaya çalışıyor,ne olduğunu bile anlayamadan bağırıp çağırmaya başlıyorum ,beni aşağı çekmeye çalışıyor,niyetini o an sanki beni kaçıracakmış gibi düşünmüştüm ,sonrasında olayın vehametini anlayabiliyorum.Yukarıdaki katta evinin kapısını açan komşum benim bağrışlarımı duyuyor ve sesleniyor,bunu duyunca korkuyor ve dışarı kaçıyor.Ben tüm gücümle komşu teyzeme koşuyorum ve sonunda  ağlama krizleri...

Şu an düşününce ne kadar büyük bir tehlike atlattığımı şükrediyorum...
Bu olaylar sadece beynimde yer edenlerden sadece ikisi,bunun gibi bir çok şey daha var...
Şimdiki zamanla bundan 25-30 sene önceki zaman arasında hiçbir fark yok,hiçbir şey değişmemiş,hala erkek egemen toplumda kadınlar mal gibi görülüyor ve erkekler kadınlara diledikleri gibi davranabileceklerini düşünüyorlar ,hiçbir şeyin düzelmediğini hatta daha vahşet boyutunda ilerlediğini gördükçe bu ülkeden daha da soğuyorum.

Yaşadığım ülke yaşanmaz bir hal almaya başladı,artık beni mutlu etmiyor,insanların kötülüğünden,bir kadın olarak sürekli taciz edilme hatta vahşice öldürülme korkusundan ,insana saygının hiç gösterilmediği,birbirlerine karşı tahammülü kalmayan,gruplaşmış bir toplumda yaşamaktan ve maddi olarak geçinmenin zorluğundan ,stresin had safhada olduğu trafiğin çekilmez bir hal alışından ,insanların birbirlerine hava atmak için tüm sosyal medyayı kullanmasından , herkesin birbirinin kötülüğünü istemesi ve bunu görünce mutlu olmalarından ,paranın insanlıktan daha fazla değer görmesinden ,birbirinin kuyusunu kazarak kariyer yapanlardan  , güce ve iktidara olan yalakalıklarından çok SIKILDIMMMMM!!!!






5 Şubat 2015 Perşembe

Yorgunum dostlarım,yoruldum artık......









Uzun süredir yoğun tempodan dolayı yazamadım,bu süre içinde çocuğum gibi sevdiğim tavşanım Badem'i kaybettik.Sabah eşimin kollarında son nefesini verdi.O haline bakamadım ,içim elvermedi,o benim ilk oğlumdu .5,5 sene bana arkadaşlık yaptı,diğer tavşanlardan çok farklıydı,hisliydi .Onu kaybetmek çok büyük bir üzüntü yaşattı ,eksikliğini hala hissediyorum,yerine baktığımda gözlerim doluyor.Şu dönemde insanların bile birbirine veremediği o sevgiyi,bağlılığı küçücük bir hayvan size verebiliyor.Ege bu durumdan çok fazla etkilenmedi ,ama şimdi hayatta olsaydı onunla daha çok vakit geçirebilir,herşeyin farkına daha iyi varabilirdi.

Ege 2 yaşını bitirdi ve şu an 26 aylık ,enerjisi had safhada ,gün içinde sürekli oyun modunda.Derdini artık kısa cümlelerle anlatabiliyor,zaman zaman iştah problemleri de yaşasak ,şu anda karnı acıktığında mama diyerek yiyecek isteyebiliyor.Bugunleri göreceğim hiç aklıma gelmezdi.
Süt içme konusunda sıkıntılar yaşıyoruz.Gün içi de dahil biraz fazla süt içiyor,biberonu bırakmak için biraz daha uğraşacağız sanırım,laktoz intöleransı olduğu için laktozsuz süt içebiliyor,raporla bu şekilde mama alabiliyorduk ,ancak 2 yaşını doldurduğu için doktoru test sonrasında buna karar vereceğini söyledi,bu da bizi biraz zorluyor bu aralar.

Sayılar ve geometrik şekiller şu an ilgi alanında,her gördüğü yerde üçgen ,daire kovalıyor:)
Çok sevdiği Pepee'sini artık asla izlemiyor,2 yaş doğum günü itibariyle Pepee onun için bitti...
Ara sıra 2 yaş sendromu zorluyor,herşeye ''YOK''  ya da ''DİİL'' diyor.Onun hayır demesi de bu şekilde.
Sabah işe giderken ilk defa geçen hafta arkamdan ağlamadı ,ona işe gideceğimizi ve akşama döneceğimizi söylediğimde tepki vermedi.Hatta kendisi ''Anne baba işe'' dedi.
Bu da ilklerimizden biri oldu,aralarda yine ağlasa da çoğunlukla tepki göstermiyor.

Son bir aydır akşam saatlerindeki trafik gerçekten çekilmez bir hal aldı,18.00 de çıktığım işimden eve 20:15 de gelebiliyorum,bu da haliyle gerginlik,yorgunluk ve stres yapıyor.Eve gittiğimde süper enerjisiyle Ege oyun için beni bekliyor .Bu İstanbul trafiği beni gerçekten çok yıpratıyor,zamanımı alıyor ve hasta ediyor.Daha ne kadar bu tempoya dayanabileceğimden emin değilim.
Sabah 06:00 da evden çıkıp akşam 20.15 de eve gelmek ve 4 saatini sadece yolda trafikte sinir stresten şişerek geçirmek ömrümden ömür alıyor.
Evde de  bekleyen bir sürü iş ve oyun isteyen bir çocuk ,yatağa gidişim 24.00 den önce olmuyor,bu kadar yorgunlukla tükenmişlik sendromuna girmek üzereyim sanırım...

Her gün çıkan olumsuz haberler,vahşet görüntüleri de yorgun ve stresli bünyeyi daha da yoruyor,geleceğe karşı olan inancımız ,umudumuz azalıyor ...
İnşallah tez zamanda ülkemiz de ,düzenimiz de hayırlısıyla feraha çıkar...