19 Temmuz 2014 Cumartesi

Cumartesi de çalışan annenin isyanı....







                                                                           Ben...
                                                                             Koca....

Bütün hafta çalıştığım yetmiyormuş gibi cumartesi günü de çalışmak beni de Ege'yi de fazlasıyla yoruyor,üzüyor.
Anneanneyle dedenin yorgunluğu ayrı bir sorun,65 yaşından sonra tam rahat edecekler derken ,bir de sabah 06.30 akşam 20:00 mesaisi onlara gerçekten çok ağır geliyor farkındayım,çok üzülüyorum bu hallerine ...
Çalışma saatlerimin uzun,yolumun uzak olması herşeyi daha da kötü yapıyor,ama şu an için yapılabilecek pek bir şey yok maalesef...Ege'nin biraz daha büyümesini bekleyeceğiz.

Akşam bir türlü uyumak bilmedik,saat 24.00 e geliyordu uykuya daldığında ...
Uyku öncesinde de klasik hep yanında olmamı ,onunla oynanamamı istedi doğal olarak.
İşten geldim evde yiyecek bişey yok ,koca kendi karnını bi şekilde doyurdu ,üstünü değiştirdi,duşunu aldı,rahatladı,artık tv karşısındaki yerini almaya hazır...
Anne daha ellerini bile yıkayamamış,üstünü değiştirememiş ,elbiselerin içinde sıcaktan bunalmış,yemeğini yiyememiş,çocukla oyuna oturmuş...Boya kalemleri ortada ; kuş ,çiçek,kedi yapıyoruz,bana soldan soldan gelmeye başladılar .Başım dönmeye başladı,kocaya biraz ilgilenir misin ?Kendime yiyecek bişeyler hazırlayayım dedim,''Sen daha yemedin mi ?''dedi,''Hangi ara yiyeyim?'' diyerek manidar bişiler söyledim.
En son duyduğum ''Gel oğlum kuş çizelim '' oldu, tabi sürekli ''Anni ,anni!'' sesleri eşliğinde ,ara sıra kucağına al beni ağlamalarıyla bişiler hazırladım.Bu sefer koca ''Bi çay koysaydın bari'' şeklinde bişeyler demek istedi ama yüzümü görünce vazgeçti sanırım,çünkü o anda açlıktan ,sıcaktan,yorgunluktan çıldırmak üzereydim.
Beyefendinin tek derdi ''çay,çay,çay''...

Yemek yeme faslımız da zaten yine Ege'yle birlikte, ne yedim ben de anlamadım.
Tekrar oyunlarımıza döndük ,şarkılı boyamalar yaparken bi ara gözüm kocaya takıldı,açmış en sevdiği tv dizisini,elinde çayı,bi tabak çekirdek önünde...Allahım dedim bu nasıl bi keyiftir?Çocuk tabi çekirdeği görünce direkt bi avuç çekirdekle geri geldi yanıma ,soymaya başladık .
Bi yandan Badem'e (tavşanımız) bi yandan Ege'ye çekirdekleri soyarak vermeye başladım.Ege tabi Badem'in çekirdeklerini de ağzına atmaya çalıştıkça ben engellemeye çalışıyorum,hadi elleri yıkayalım diyorum ,ama yorgunluktan öyle bir oturmuşum yere ,kalkamıyorum,kocaya ''Ellerini yıkar mısın?'' deme gafletinde bulundum,tabi unuttum ben paşamın keyfinin bozulacağını.
''Oynatma şu çocuğu o zaman hayvanla! '' diye bir çıkışla neye uğradığımı şaşırdım,tabiki kocanın keyfini bozmamak gerekiyodu,paşam dinlenmeliydi...
O lafı duymamla kocaya püskürmem uzun sürmedi ,kendime geldiğimde koca gülüyodu ,neler söylediğimi o sinirle hatırlamıyorum bile , benim kendimden geçişim onu bayağı eğlendirmiş olmalı..
Şimdi soruyorum babaların(hepsi böyle değil mutlaka) bu kadar rahat ,annelerin bu kadar verici olması normal mi?
Eve saat 20:30 da giren bir kadın ,hem çamaşır,bulaşık,yemek,çocuk bakımını nasıl yapsın?He yapıyor da nasıl yapıyor?Hangi ruh halinde ve yorgunlukta oluyor bunu anlayacak insan arıyorummmm......

16 Temmuz 2014 Çarşamba

''Anni''!!!!!!!Gitme ,beni bırakma:(




Uzun uğraşlardan sonra kavuştuğum Ege'm...
Annesi tiroid yetmezliği ve haşimoto hastalığıyla mücadele ederken ona  sıkı sıkı tutunan , mücadale eden bir bebekti o da..
Şu anda 1,5 yaşında ,artık kendi kendine yürüyüp koşuyor ,isteklerini anlatmaya çalışıyor ,ancak şu sabah ayrılıklarını hala halledebilmiş değiliz,çok zorlanıyoruz ikimiz de...Beni bırakmak istemiyor,ben de onu...Ama
mecburen kapıyı çekip çıkmak zorunda kalıyorum,dışarı çıktığımda gözlerim dolu kulaklarımda ''Anni!!!'' diye ağlayışları...Zamanla o da ben de alışırım diyordum ama maalesef ikimiz de alışamıyoruz...3,5 aylıkken işe döndüm ,o zamanlar çok küçük olduğu için pek farkında olmuyordu ,hatta üzülüyordum bu çocuk beni annesi olarak görmüyor,herkesten farklı bir tepki vermiyor diye...Şimdi ise durumlar fena halde değişti ,bana çok düşkün oldu,akşam eve gittiğimde üstümü bile değiştiremior yemek dahi yiyemiyorum,çünkü sürekli onunla oynamamı ,temas halinde olmamızı istiyor,ben de onu gün içinde çok özlüyorum,1 haftalık tatilde o da bana,ben de ona çok alıştım,pazartesi işe gidişimde sanki doğum sonrası ilk defa bırakıyor gibi hissettim ve gözümde yaşlarla onu evde anneannesine bırakıp çıkmak zorunda kaldım,akşam işten dönüşte onu dedesinin elini tutmuş ,bahçede sağa sola bakarak gördüğümde ne kadar küçük ve masum olduğunu düşündüm ve boğazıma bir yumru saplandı sanki,avaz avaz ağlamak istedim,neden bu küçüğe ve kendime  bu hasreti yaşatıyorum diye kızdım.Maalesef hayat şartları her zaman bizim istediğimiz gibi hareket etmemizi kısıtlıyor,çalışmaktan bir yandan memnunum ,kendimi iyi hissettiriyor,ama bir yandan da çocuğuma çok az vakit ayırabilmekten sıkıntılıyım.Çalışan çoğu  annenin hisleri bunlar eminim...Evde çocuğuyla vakit geçirebilen ,her anlarını paylaşan annelere de gıptayla bakıyorum,maalesef bazıları bu şanslarının farkında değiller ,zaman zaman çocuklarını itip kakan ,deli gibi bağıran anneleri gördükçe çok üzülüyorum.Belki o anneler de bütün gün evde ,çocukla ev işleriyle yemekle uğraşmaktan ,kendilerine vakit ayıramamaktan şikayet ediyorlar ,herkesin beklentisi maalesef farklı,hayatın sundukları da her zaman beklentilerimizle uyuşmuyor...



15 Temmuz 2014 Salı

Kocaman bir Merhaba:))




Son zamanlarda aklımdan sıkça geçirdiğim ama bir türlü fırsat bulamadığım birşeydi bloga yazmak...Aslında birkaç sene önce de denemiştim ancak yazacak çok fazla birşey bulamayınca ilerletme fırsatım olmamıştı.
Anne olduktan sonra(bunu yazarken bile hala çok şaşırıyorum,sanki kendimi değil de bir başkasının yazısını okur gibi oluyorum,ya da bir başkasının hayatını izliyorum,garip bir his) değişen hayatımı,bebeğimi büyütürken yaşadıklarımı ,diğer yandan çalışırken  gözlemlediğim her şeyi ,kısaca hayatı paylaşmak istiyorum sizlerle... 
Güzel paylaşımlarda görüşmek dileğiyle :)